EDEBİYATÇILAR VE ATATÜRK - Erendiz Atasü
Taylan Özbay; Edebiyatımızın Ustalarının Gözünden Atatürk ve Devrimin Yönü’nde; Yakup Kadri, Sait Faik, Orhan Kemal, Orhan Veli, Halikarnas Balıkçısı gibi kimi büyük şair ve yazarlarımızın Atatürk’e, Kurtuluş Savaşına ve Devrimlere dair yazdıklarını kapsamlı bir incelemeyle ve nesnellikle aktarıyor.
Taylan Özbay’ın çalışması ilginç, güzel ve yararlı. Yakup Kadri, Sait Faik, Orhan Kemal, Orhan Veli, Halikarnas Balıkçısı gibi kimi büyük şair ve yazarlarımızın Atatürk’e, Kurtuluş Savaşına ve Devrimlere dair yazdıklarını kapsamlı bir incelemeyle derlemiş ve nesnellikle aktarmakta.
Seçiminin, konuyla ilgili görüşleri kamuoyunca fazla bilinmeyen yazarları içerdiğini, örneğin bu nedenle Attilâ İlhan gibi yazarların çalışma dışı kaldığını belirtmekte.
Dikkati çeken başka bir özellik, işgal yıllarına, Kurtuluş Savaşına, en azından Cumhuriyetin ilk yıllarına tanıklık edebilmiş yazarların seçilmesi ki kanımca çok isabetli; bu seçim Taylan Özbay’ın yapıtını bir “sözlü tarih” araştırması düzlemine taşımakta.
Seçilen* yazarların hiçbiri tarihçi değil, ama hepsi kendi yaşadıklarından yola çıkarak tarihsel olaylara dair önemli tanıklıklar dile getiriyorlar.
Bu bağlamda örneğin Aziz Nesin’in o hınzır kaleminden dile gelen anılar, dönemin toplumsal yapısına ışık tutmasıyla çok ilginç (s.45-67).
İnsan ruhunun derin katmanlarına vakıf bir yazar olan ve Atatürk’ü yakından tanıyan ve ona “bir insan” olarak bakabilen Yakup Kadri’nin, önderin şahsını hiçe sayan özverili ama hüzünlü yapısına dair çözümlemesi önemli (s.35, s.41); “Atatürk mesut bir adam değildi…”
TOPLUMSAL SORUMLULUK
Yapıtın konusu yazarların bir ortak özelliği de hepsinin toplumsal sorumluluk taşımaları. Aralarında Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Orhan Kemal, Melih Cevdet Anday gibi bilinçli sosyalistler; Orhan Veli, Ceyhun Atuf gibi aydınlanmacı şairler; Oktay Akbal gibi, Atatürk’e gönülden bağlananlar, Halikarnas Balıkçısı gibi devrim yıllarında sille yemişse de Atatürk’e akıl yoluyla bağlı kalanlar var.
Toplumsal sorumlulukları büyük ölçüde yaşadıklarından kaynaklanıyor. “Atatürk yaşam demektir” der Oktay Akbal, bu kuşak için, çünkü çoğu ölümü görmüştür. Kurtuluş savaşını destekleyen ama devrimlerden nefret eden bağnaz bir babanın oğlu Aziz Nesin, küçücükken okula Cumhuriyet sayesinde gidebildiğinin farkındadır.
Bu kolaj o yılları yaşamamış bizlere işgalin yakıcı zilletini, yere serilmiş bir halkı yeniden ayağa kaldırabilen bir büyük adamın her koşulda saygı ve hayranlık uyandıran niteliğini; büyük adamın ölümünden itibaren, Cumhuriyetin nasıl kendi kendine ihanet ettiğini gözler önüne sermekte.
SAİT FAİK: “MUSTAFA KEMAL, ‘İNSANOĞLU’DUR”
Tüm yazarların buluştuğu noktayı, Taylan Özbay, çalışmasının sonunda kendi görüşünü de katarak pekiştir: Devrim bir defalık bir olay değildir, bir süreçtir; Cumhuriyet devrimi temelinde bir “aydınlanma” devrimidir ve yüzü sola dönüktür; Atatürk’ün ölümünden beri Cumhuriyet sağa kaymakta, kendi kendine ihanet etmektedir. Gerçek bir aydınlanmacının yüzü ister istemez sola dönecektir. Zira kapitalizm bir siyasal/ekonomik iktidar olarak -hele günümüzde- toplumun en bağnaz kesimleriyle iş birliğine girerek gücünü sürdürmektedir.
Bu kitabı gençler okumalı, nereden gelip nereye gitmekte olduğumuzu kavrayabilmek için.
Bu kitabı günümüz edebiyatçıları de okumalı. Öğreneceğimiz çok şey var içinde, özellikle işgal yılları, Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin ilk yıllarında sıradan insanların yaşam deneyimlerine dair. Ayrıca edebiyatçı olarak beni, Sait Faik’in Atatürk tanımı çok etkiledi: “Mustafa Kemal ‘insanoğlu’dur.” (s.80).
*Seçime tek itirazım, erkeklerle sınırlı olmasıdır. Aynı kuşaktan örneğin bir Mina Urgan dahil edilebilirdi; hatta edilmeliydi.
Kaynak: Cumhuriyet